Neden Karadağ’da yaşıyorum?

KARALAMA KÖŞEM

Aslı Sertsoy

Neden Karadağ’da Yaşıyorum?

Yaklaşık 3 yıldır buradayım ve hâlâ her sabah uyandığımda yüzümde aynı gülümseme: “Ne güzel yer be burası.”

Ben hayatım boyunca küçük yerlerde yaşadım. Gürültüsüz, telaşsız, sade yerlerde… Ve sanırım ruhum da hep bu sade ama huzurlu köşelere ait. Budva da onlardan biri. Hatta belki en güzeli. Çünkü burada “Yetişmem lazım” telaşı yok. Burada hayat “Yavaşla, tadını çıkar” diyor.

Her yere yürüyerek ulaşmak mı? Hayalimdeki şehir işte bu! Evden 10 dakika kala çıkıp buluşmaya tam zamanında gitmek? Evet, burada bu mümkün. Toplu taşıma kullanmak zorunda olmamak? Tam anlamıyla bir nimet. Ayaklarım beni her yere götürüyor, hem de deniz manzaralı rotalarla.

Sokaklar tanıdık yüzlerle dolu. Her gün karşılaştığım esnafla selamlaşmak, aynı kafeye gidip aynı garsonla kısacık ama iç ısıtan sohbetler yapmak… İşte ben bu duyguyu seviyorum. O “Birbirimizi tanıyoruz, günün nasıl geçtiğini önemsiyoruz” hissini.

Ve gelelim benim mekanıma: Hemingway Cafe.

Burası Budva’nın kalbi gibi. Sabah saatlerinde kimisi şampanyasını, kimisi Karadağ usulü rakijasını yudumluyor. Bizse masamızda kahvemizi içerken günün ilk bilgi akışını yapıyoruz — halk arasında dedikodu da denebilir ama biz ona “gelişmeleri değerlendirme” diyoruz 😇.

Modanın nabzı burada atıyor. Şık giyimli insanlar gözlerimizi şenlendiriyor, bir yandan “Ben de bu kombini yapabilirim galiba” dedirtiyor.

Hemingway sadece bir kafe değil, küçük bir ilham panosu gibi. Ve tabii ki garsonum... Kahvemi sormadan getiriyor. Aramızda artık kelimelere gerek yok, kahveyle kurulan dostluklar başka olur.

Karadağ insanı için ilk başta soğuk diyorlar, hatta “Biraz mesafeliler” diyen çok. Ama ben başka bir şey gördüm. Bir selam verin, bir tebessüm edin, sonra görün o sıcacık sohbeti, samimi bakışları. İlk katman geçilince içlerinden kocaman bir sıcaklık çıkıyor. İçten, gerçek ve olduğu gibi insanlar. Ben de zaten en çok bunu seviyorum: rol yok, yapaylık yok, filtre yok.

Burada hayat, büyük şehirlerin koştur koştur temposundan çok uzakta. Deniz hep yakın, doğa hep yanı başımda. Marketten aldığım süt gerçekten süt, peynir gerçekten peynir. Kapitalizmin tüket tükensin dediği yerden çok uzakta yaşıyorum. Herkesin kayak yaptığı, organik beslendiği, ama Instagram'a atmadan yaşadığı bir düzen var burada. “Gizli lüks” gibi.

Alım gücü desen, evet hissediliyor. Ama daha da önemlisi, azla da yetinilen, “yeter”in değerli olduğu bir yer burası. Budva’da hayat yarış değil, ritim. Ve bu ritme ayak uydurmak, insanı sakinleştiriyor, mutlu ediyor.

Neden Karadağ’da yaşıyorum?
Çünkü burada her şey tam kararında.
Çünkü burada tanıdık bir yüz olmak, gülümsemek, kısa bir sohbet etmek hayatın ta kendisi.
Çünkü burada, Hemingway’de kahvem hazır, deniz hemen köşede, hayat ise tam şurada — elimdeki fincanda…

Tüm hayatımı en şeffaflığıyla bloğumda ve instagram sayfamda paylaşıyorum. Ama uyarayım yer yer yurtdışı yaşamının zorluklarına , yer yer inişli çıkışlı ruh hallerime , yer yer de nefes kesici manzaralara şahit olacaksınız 🥳

Takipte kalın! @asliniinblogu